Buralar var ya, hep Diyarbakır! / Ece Temelkuran
Taksim'de güneş altında genç polisler bekliyor. Büyükşehir Belediyesi'nin sağladığı şemsiyeler Atatürk Kültür Merkezi'nin (AKM) önüne sıralanmış. Ortadoğu'nun alameti farikası beyaz plastik sandalyeler sıralanmış, polisler öne arkaya sallanarak güneş altında pişerek "olay" bekliyorlar. AKM'nin arkasındaki açık otopark kapatılmış, polis araçları için park haline getirilmiş. Yine aynı yerdeki derme çatma kahvehane eskiden dizi oyuncularının "amele kahvesiyken" şimdi sivil polislere servis veriyor, fonda kesintisiz telsiz sesi. İstiklal Caddesi boyunca kalkanlı çevik kuvvet gruplar halinde bir oraya bir buraya hareket ediyor. Gaz maskeleri takılacak gibi, takılmayacak gibi, mütereddit. Tamı tamına olağanüstü hal durumu. Tamı tamına 1993'da ilk kez gördüğüm Diyarbakır'a benziyor fotoğraf.
FARKINDA MISIN?
Kemalist çizgide politik aktivist, modacı Barbaros Şansal dün sabaha karşı ortadan kayboldu. Bu yazı yazılırken henüz nerede olduğu belli değildi. Son attığı mesajda "Gözaltına almak için kapımdalar" diyordu. İçişleri Bakanı "Gözaltında değil" dedi. Az Türkiye tarihi bilenlerin aklına gelebileceği gibi bu kayıp hikayesi 90'lar Güneydoğu'yu
hatırlatıyor.
Dört yaşındaki çocukların kafasından çıkan plastik mermiler, dövülerek komaya sokulduktan sonra "Üzerinden patlayıcı çıktı" diyen uyduruk tutanaklarla "terörist" olan edilmeye çalışılan çocuklar, kayıplar, pervasızca ortaya salınan korku...
Hasılı, buralar var ya, artık hep Diyarbakır!
Peki sen bunun farkında mısın?
SÜVARİLEEEER!
Gezi olayları başladığı, herkesin "askerlik anısı gibi" eylem hatırası anlattığı günlerde, jet hızıyla politikleşen, hatta mecburiyetten şehir gerillası taktiklerini öğrenen "bembeyaz genç bir Türk"ten şöyle bir şey dinledim:
"O gece polis nasıl saldırıyor! Tarlabaşı'nda sıkıştık. Yemin ediyorum gözlerim Kürt gençleri aradı. Hani kovboy filmlerinde oluyor ya, süvarileri beklerler, aynen öyle!"
Muhtemelen 90'larda geçen çocukluğunda "PKK'lı teröristlerin" yerlere cesetlerinin dizildiğini akşam yemeğini yerken izleyen bir genç adamdan söz ediyorum. Ama demek ki bilinçaltında bir yerde, kendisinin de "terörist" ilan edildiği bugünlerde "deneyimli" olanın Kürtler olduğuna dair bir bilgi, onlardan bir yardım geleceğine dair bir beklenti var.
Kürtlerin bu konuyla ilgili hislerine gelince. Sonuna kadar haklı olarak bir karışıklık var kalplerinde. "Aa demek otuz yıldır Kürtler bunları yaşıyormuş" diyen bir tweet'e karşılık "Ölmekle bayılmayı karıştırma arkadaş!" diye bir tweet görmüştüm. Aynen katılıyorum. Reel Kürt siyasetinin konjonktürel tarihi bir fırsatı fotoğrafları Kelebek ekinde filan çıkan bir tür beyaz Türk macerası da olabilecek, sonu belli olmayan iki-üç günlük sokak eylemlerine kurban etmek istememesi son derece anlaşılır. Öte yandan Kürtler -hem de yıllar yılı kendi acıları hiç görülmemişken- yine de ve zaten Gezi'deydiler, bu da var. Şimdi soru şu:
Peki sen bunun farkında mısın?
ROJAVA
Rojava'da katliam oluyor. Mısır'ı tamamen iç politika ihtirasları için kullananlardan elbette ses çıkmıyor. Çiğ vicdanlılar onlar, adamdan saymıyorum. Ama sen sevgili "Gezi ile her şeyin farkına varan" kardeşim, sen farkında mısın? Rojava'da Türkiye'deki siyasal iktidarın açıkça destek verdiği radikal İslamcı milisler Suriyeli Kürtleri öldürüyor, katlediyor. Parçalanmış çocuk vücutları fotoğrafları düşüyor ajanslara. Kadir Gecesi polis terörüne gıkını çıkarmayan çiğ vicdanlılardan bir ses beklemiyorum. Ama sen de artık "terörist" sayıldığına göre kardeşim kafanda yaratılan "Onlar Kürt, onların durumu başka" mermerinde Gezi ile oluşan çatlaktan ne kadar kardeşlik, ne kadar halden anlama geçer, bunu bir düşün. Son bir ayda yaşadıklarını binle çarp, sonra onu otuz yıl yaşasan ne olurdun öyle düşün ve kalbinde ne oluyor şöyle bir hayal et. Gezi'den bize kalan genç insanların ölüsü, beyninde plastik mermili bir çocuk ve uyanamayan Berkin olmasın sadece. Bunların bir anlamı olmalı... İyi bir şey de olmalı...
http://birgun.net/yazi-goster/ece-temelkuran/5-8-2013/buralar-var-ya-hep-diyarbakir-220.html