Vladimir Frolov’un 15 Nisan 2019’da The Moscow Times’da çıkan yazısını Okan Yücel çevirdi.
Tek bir kurşun atmadan, hiçbir tankı ilerletmeden veya herhangi bir
internet trolünü harekete geçirmeden Moskova, NATO’nun askerî ağından
çok kilit bir ülkeyi çıkartarak NATO’nun bütünlüğünü parçalayabilir.
Dahası, Rusya bu çabaları karşılığında 2.5 milyar dolar kazanacak ve
herhangi bir yaptırım ile de karşılaşmayacak. Bu zafer birkaç sene
öncesine kadar tahayyül bile edilemezdi.
Elbette ki Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın S-400 füze savunma sistemi satın alma kararından bahsediyorum.
Moskova ve Ankara bu antlaşmayı ilk duyurduğu Aralık 2017’den
itibaren ABD, bu sistemin NATO hava savunma sistemi ile uyumlu olmadığı
iddiasıyla bu antlaşmanın hayata geçirilmesini engellemek için uğraştı
(Ancak daha sonradan NATO füzelerinin aslında S-400 savunma sistemi ile
uyumlu olduğu ortaya çıktı).
Washington kısa zaman sonra esas itiraz gerekçesini de ortaya koydu.
S-400 savunma sistemi ABD’nin ürettiği ve kısa zaman içinde NATO hava
gücünün ana savaş uçağı olarak kullanılması beklenen 5. Jenerasyon F-35
savaş uçaklarıyla uyumsuzdu. Bu durum ABD ve Türkiye ilişkilerinde
“yavaş bir tren kazası” olarak nitelendirebileceğimiz bir soğumanın
fitilini ateşledi.
Türkiye ve ABD, F-35 uçağını geliştiren Lockheed Martin isimli
uluslararası şirketin ortakları konumundalar. Türk askerî-endüstriyel
kompleksi de bu uçakların gövdelerinin yapımı, pilot kabinlerinin
üretilmesi ve motor bakımı gibi alanlarda rol oynuyorlar.
Türkiye’nin 2023 yılına kadar eskiyen F-16’larının yerine 100 tane
F-35 alması bekleniyor. Dahası, bu F-35’lerin motor bakım merkezlerinin
Avrupa’ya yayılmadan önce Türkiye’de kurulması planlanıyor.
ABD ile birlikte programın bütün aşamalarına katılmak Türk
askerî-endüstriyel kompleksine 12 milyar dolar kazandırabilir. Türkiye
şu ana kadar F-35 programı için 1.25 milyar dolar harcadı. ABD açısından
F-35’lerin üretiminde Türkiye’nin oynadığı rol, ABD için Ankara’nın
NATO içinde kendisini desteklemesi için uygun bir ortam hazırlanmış gibi
görünüyordu. Ancak bu düşünce kısa zaman içinde son bulabilir.
Eğer Türkiye S-400 satın alma kararını değiştirmezse ABD bir yandan
Türkiye’nin F-35 programlarındaki etkisini azaltmak için uğraşırken bir
yandan da bu yaz sonu Türkiye’ye verilmesi beklenen savaş uçaklarının
teslimini geciktirmeye çalışacak. 1 Nisan’da Washington, Ankara S-400
antlaşmasının iptal olduğunu ilan etmediği müddetçe F-35 savaş
uçaklarının operasyonel kapasiteye ulaşmasını sağlayacak ekipmanların
Türkiye’ye teslimatını durdurduğunu açıklamıştı.
ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence bu konudaki son güncellemeyi şu
şekilde duyurdu: “Türkiye tercihini yapmalı. Dünya tarihindeki en
başarılı ittifakın önemli bir parçası olarak kalmayı mı istiyor? Yoksa
ittifakı zarara uğratacak gözü kara kararlar alıp ortaklığı riske atmak
mı istiyor?”
ABD senatörleri aynı zamanda Türkiye’yi CAATSA (ABD’nin Hasımlarıyla
Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası) üzerinden yaptırım uygulamakla
tehdit ediyor. Bu yasa genellikle Rusya’dan büyük çaplı silah alan
ülkelere karşı uygulanıyor. Bu durum Türkiye’nin zaten istikrarsız
ilerleyen ekonomisi için ciddi bir darbe olabilir.
Putin ile gerçekleştirdiği son görüşmede Erdoğan S-400’lerin satın
alım işlemlerinin hızlandırılabileceğini ifade etti. Türkiye şimdiden
birtakım ön ödemeler yaptı ve Rus teknisyenler de Türkiye’de bu sistemin
altyapı çalışmalarına başladılar.
Peki neden Erdoğan S-400’leri almak konusunda bu kadar istekli? Neden
Washington’a karşı hep bu antlaşmanın çoktan sağlandığı mesajını
veriyor? Neden eğer ABD F-35’leri vermezse Rusya’dan Su-57 alacağını
tekrarlıyor?
Sebep şu ki Erdoğan kişisel olarak ABD tarafından hor görüldüğünü hissediyor.
Washington, müttefikinin Suriye’deki güvenlik çıkarlarını görmezden
geldi. Önce Türkiye’nin Rusya ile tek başına başa çıkmaya çalışmasına
göz yumdu. Rus güçleri daha üstün çıktığı zaman da yardım etmeyi
reddetti. Sonrasında ise ABD Türkiye’nin bütün itirazlarına rağmen
SDG’yi silahlandırdı ve Türkiye’nin Suriye ile olan sınırının önemli bir
kısmında hâkimiyet kurmalarını sağladı.
Fethullah Gülen’in de hâlâ Türkiye’ye iade edilmemiş olması ikili
ilişkilerin giderek gerilmesine yol açıyor. Erdoğan’ın yaklaşımı aslında
kendi endişelerini dikkate almayan ABD’ye, ABD’nin güvenliğine ve
çıkarlarına karşı gerçek bir tehdit oluşturup Türkiye’nin kaygılarının
hesaba alınmasını sağlamak üzerine kurulu.
S-400 sistemi bir yandan Moskova’nın, Türkiye’nin Suriye’deki
yenilgisini tazmin etmek gibi bir işlev görecek. Bunun yanında
Türkiye’nin Kürtlerle olan çatışmasında kendisinden yana saf tutan
Rusya’ya bir teşekkür mahiyetinde. Öte yandan bu, Washington’a,
Türkiye’nin Suriye’deki pozisyonunu kabul ettirmek için uygulanan bir
yöntem. Ancak Erdoğan hesap hatası yaptı: ABD Türkiye’ye Suriye’nin
kuzeyinde kontrol edecekleri bir alan bırakmayı kabul etmezken bununla
da F-35 ve S-400 ticaretlerini bağlantılı hale getirdi.
Ankara’nın NATO eleştirileri Kremlin’i memnun eden bir sürprizdi.
Hatta Esad yönetiminin varlığını sürdürmesinden de daha önemli bir dış
politika olayıydı. Rusya elindeki kozları iyi oynadı ve geriye yalnızca
bu çatışmadan faydalanmak kaldı.
Moskova radikal bir hamle yapmadan Erdoğan’ın öfkesine daha fazla
benzin dökerek istediğini almaya yakın görünüyor. Bu da Putin’in Erdoğan
ile neden bu kadar sık bir araya geldiğini gösteriyor. Ankara, yönetim
anlayışı olarak Kremlin ile ciddi benzerlikler taşıyor ve belki de daha
önce hiç olmadığı kadar ABD ile ayrı düşmüş halde.
Eğer her şey planlandığı gibi giderse, Türkiye fiilî olarak NATO’nun
askerî yapılanmasında bir kırılma yaratmış olacak ve bu da Türkiye’yi
bölgedeki çıkarlarını korumak ve güvenliğini sağlamak için giderek artan
bir şekilde Rusya ile askerî bir işbirliğine gitmeye zorlayacak.
Ancak Türkiye NATO’dan tamamen ayrılmayacak. Zaten Rusya’nın istediği
şey de bu değil. Moskova Türkiye’nin NATO içinde bir “sorun çıkaran
ülke” olarak kalmasında çok daha büyük bir çıkarı olduğunu düşünüyor.
Rusya ile iyi geçinen ve Karadeniz’deki güvenliğini sağlayan bir NATO
ülkesi Rusya için oldukça önemli bir koz.
Rusya için NATO’yu içeriden bölmek ve üzerine de 2.5 milyar dolarlık kâr ile ayrılmak paha biçilemeyecek bir kazanç olur.
https://medyascope.tv/2019/04/24/vladimir-frolov-putin-erdogan-konusunda-neden-cok-sansli/