polonya / mars kedisi

polonya avrupa kıtasında ve 2004 yılında avrupa birliği üyesi olan bir ülkedir.

not: bu yazıda aklınıza gelebilecek her bilgi mevcuttur.

ana dili lehçedir. başkenti varşova'dır. para birimi: pln zloty

avrupa'nın en dindar ülkesidir. katolikler çoğunluktadır. ikinci dünya savaşında almanların yaptığı çağ dışı zulümden sonra çok az yahudi kalmıştır. 5.000 civarında müslüman vardır.

polonya'da biraz biraz alman, ukraynalı, roman ve belaruslu vardır.

polonya ikinci dünya savaşının izlerini taşıyan ülkeler arasında ilk sırada yer alır.gdansk şehrinde bulunan baltık denizinde yarım ada olanwesterplatte adlı alan, ikinci dünya savaşının 1939 yılında başlatıldığı nokta olmuştur. ilk çatışma bu alanda çıkmıştır.

(bkz: westerplatte)

alman ordusunun yani nazilerin, polonya'yı bir fiil yakıp yıkıp işgal etmesinin bedeli polonya için oldukça dramatik olmuştur. başkent varşova neredeyse tamamen yıkılmıştır. polonya'nın hemen her şehrinde ikinci dünya savaşının izlerini görebilirsiniz.

özellikle krakow şehrinde nazilerin kurduğu ölüm kampı auschwitz ikinci dünya savaşına damgasını vurmuştur. bu kampta kadın, çocuk, yaşlı... 'insan' demeden 8 milyon insan canice öldürülmüştür. kimisi yakılarak, kimisi gaz odalarında boğularak, hastalık, açlık.... neler neler.

mutlaka (bkz: auschwitz) (#13856274)

naziler'in işgalinden sonra yavaş yavaş huzura eren polonya halkı (açıkçaası) almanlar'a kin duyarak toparlanmıştır. hala günümüzde etkilerini görmekteyiz.

gelelim polonya hakkında ilginç bilgilere;

eğitim sistemleri bizden farklıdır. eğitimde çocukların ilköğretimden beri spora yönlendrilmesi, kimi üniversitelerde yüzme ve çeşitli beden eğitimi derslerinin zorunlu olması dikkat çekici ve ibretliktir.

polonya'da ulaşım genel olarak tren ağırlıklıdır.

şehir içi ulaşımda varsa metro, tramvay, tren ve otobüs kullanılmaktadır. özellikle benim yaşadığım 3city olarak adlandırılan gdynia-sopot-gdanskarası kısa mesafe olduğu için hep tren ile ulaşım sağlanmkatadır.

şehir içi trenler skm adında geçer. şehirler arası trenler de pkp intercity olarak geçer. otobüsler de pks olarak geçer. internetten timetable falan araştırabilirsiniz.

şehirler arası ulaşımda da tren yaygındır. adamlar tren yollarını, güzergahlarını geliştirmişler. ama trenler çoğunlukla eski. otobüsler ise ne siz sorun ne ben söyleyeyim. bir tane bile adam akıllı kurumsallaşmış otobüs firmas bulamazsınız. türkiye'deki gibi ne internet siteleri vardır, ne telefonları, ne rezervazsyon... (milyon tane küfür etmemek için zor tutuyorum kendimi, ne sıkıntılar çektim) otobüse binecekseniz, otogarda ya da otobüs güzergahında bir durakta beklersiniz otobüse binerken bileti alırsınız. size bilet bile kesmezler adınızı soran dahi olmaz. size sadece fiş verirler. bildiğin fiş. onu kaybedersen sıçtın *.

kurumsallaşmış tek otobüs firması -övünerek söylüyorum- polskibus'tır. http://www.polskibus.com/

trenlerde hırsızlık olaylarının önünü alamazsınız. başıma geldi. (bkz: tecrübeyle sabit)

şehiriçi tren ve otobüslerde hatta tramvaylarda bilet kontrolü yokmuş gibi gelir ilk başta böyle bi sevinirsiniz falan. amma lakin ki öyle değildir. sık sık kontrol olur izbandut gibi görevlilier 3-4 tane birden aynı anda o araca binerler tüm kapılar tutulur. sivillerdir. deneyimli değilseniz il başta anlayamazsınız görevli olduklarını. birden yaka kartlarını çıkarırlar ve kontrole başlarlar biletsiz olanlari hiç affetmezler. araçtan indirip ceza keseler. polisi falan ararlar. hiç affetmezler.

bu konuda da deneyimliyim. yakalanma anında kurtulma yolları için bana özelden mesaj atbilirsiniz. (bkz: tecrübeyle sabit)

cezalar böyle ağır olunca aylarca kontrole denk gelmeseniz bile paşa paşa bilet alıyorsunuz. bilet alıp da hiç kontrole denk gelmeyen insan kendini bazen saf, enayi falan hissedebilir. ama kontrol anında biletiniz varsa onun verdiği haz paha biçilemez. görevlilere böyle bir gururla başı dik alnı açık bir şekilde küstahça biletinizi göstereblirsiniz. halk bunu sorgulamadan sürekli bilet kullanır.

bu arada polonya halkı kurallara gerçekten çok uyar disiplinvardır. bazen nazilerin attığı tohumları hissetmiyor değilim.

trafik ise oldukça ilginç bi şekiilde düzenli kurallıdır. herkes kurallara uyar. yayalar ve şoförler... yaya geçidinden gözleriniz kapalı bir şekilde güvenle geçebilirsiniz. sizi bekletmeleri söz konusu dahi değildir. her zaman araçlar bekler. ama insanlar da hep yaya geçidini kullanır. 2 kat uzatsa dahi yolu asla kestirmeden gitmezler. kestirmeden giden varsa bilinki o ya afrikalı ya da türktür. bu konuda türkiye trafiğiniteksas'a benzetmiyor değilim.

eğer yaya geçidini kullanmaz ve (yayaya) kırmızı ışıkta geçerseniz, o civarda polis varsa sirenleri öttüre öttüre peşinize düşer cezayı siz yayalara keser. bu böyle biline.

çok sakin huzurlu bir ülke. bazen hiç siren sesi duymamak beni ürkütüyor. hiç mi kaza olmaz bir tane bile kaza, yangın, kavga, dövüş... vs göremedim! ekşın yok arkadaş.

kızları güzeldir. erkekleri at hırsızıdır. (başkalarının tabiri de aynı). kıyafet zevkleri bok gibidir. *.

iş yaşamında mesai saatleri insanı çıldırtır cinstendir.

marketler ve mağazalr (hipermarketler hariç);
haftaiçi: 06:00-20:00
cumartesi: 07:00-16:00
pazar: 09:00-14:00
24 saat açık market bulmak için bi tarafınızı yırtmanız gerekir. ayrıca resmi tatillerde kayıtsız şartsız kapalıdırlar bazıları 14.00a kadar açık olur.

kamu kuruluşları da türkye gibi değildir. öğle arası vermezler ve genellikle 4te kapatırlar. saatler sabit değil değişkenlik gösterir kurumdan kuruma.

ayrıca her kamu kuruluşunda, bankalarda, marketlerde, kasalara, gişelere o masa başlarına eeen yaşlı ve ingilizceden eser olmayan teyzeleri oturturlar sıra size gelene kadar 999999999...doğursunuz. gençler de aynıdır. bu tür yerlerden çıkınca psikolojik desteke ihtiyaç duyarsınız.

gençler ingilizce bilir. yaşlılar bilmez.

yemek kültürleri yok denecek kadar azdır. her caddede enaz 1 tane döner, kebap vs görürsünüz. türk yemeklerine düşkündürler. kendi yemeklerinin bir tadı olmadığı için...domuz etinden başka bir şey bilmezler. ayrıca turşuları bile tatlıdır. her şey tatlı. poğaça, simit tadında tuzlu hiçbir şey bulamazsınız. hemen hemen her üründe domuz katkısı vardır.

burger king veya kfc de yiyecekseniz domuz eti yemiyorsanız, özellikle belirtmelisiniz. bize yedirdiler. o değilde tadı ve kokusu çekilmez derecede kötü.

gelelim sosyal hayata;

gençler genellikle bize göre sosyal değildirler. onlarda sosyal hayat kavramı gece kulübünden ibarettir. polonyada bar'dan ziyade club kültürü yaygındır. ve club tarzı mekanlar çoğunluktadır. her gece binlerce parti vardır.

burada insanlar günüz iş okul ne varsa giderler. akşam yemekleriniz yerler. gece saat 10'dan sonra clublara akmaya başlarlar. gece 12'den sonra kopmaya başlarlar ve gece 3'ten sonra dağılmaya (özellikle kızlar) başlarlar. dağılma saati tren saatlerine göre mekanına göre değişiklik gösterir. ve kızlar dağılınca erkek erkeğe dans etmek, hem de kafalar bi milyon iken, görülmeye değerdir.

evet gerçek anlamda hiç abartı yok insanların sosyal yaşamı gece hayatıdır. amerikanlar gibi ulu orta pislik dönmez gece hayatında. ama gayler, lezbiyenler falan çekinmezler. öpüşen kızları falan görmek gayet normaldir. ayrıca yiyişen çiftleri saymıyorum bile. bu çiftleri 2 dakika sonra başkaları ile yiyişirken görmek çok mümkündür.

striptiz clubları için eski adı (bkz: nowa republika) yeni adı (bkz: v club) gdansk şehrinde evcuttur. erkek, kadın dansçıları görülmeye değer şov yapar. yetmezmiş gibi saneye birbirini tanımayan çiftler çıkartıp bunları yarışma ile seviştirip soyundururlar. kızlar neyse de erkeklerin sallanan penislerini görmek mide bulandırıcı.

ot-hap vs olayı ile işim olmadığı için ayrıntı veremiyorum. ama kullanıcıarı çok. merhaba dan sonra direk kullanıyor musun diye sorarlar. kullanıyorsan kankaları olmuşsundur bile.

alkol üzerine fazla söze gerek yok. adamlar kendi vodkalarını üretiyorlar. alkolikler. denemenizi tavsiye ederim. aman çarpılmayın.

türk erkekleri böyle ortamlara girince parmakla gösterilecek derecede abazan tavırlar sergilerler. erkekler, siz siz olun, yurtdışında clublarda orda burda, kızlara yazacak olursanız gözünüzü seveyim cool olun. türk erkeklerinin adını abazaya çıkartmayın. çıktı bile.

gece hayatını sevmiyorsanız polonya'da özellikle bazı şehirlerinde ölün daha iyi.

bir kaç kelime bilmekte fayda var:

czesc (çeşç): selam/hoşçakal - resmi olmayan

jak sie masz (yak şi maş): nasılsın

dzien dobry (cin dobre): iyi günler - resmi olarak bi mağazaya bir ortama girerken verilen selamdır.

do widzenia (do viczenya): resmi oalrak hoşçakal anlamındadır.bir yerden ayrılırken kullanılır.

przepraszam (pşepraşam): afedersiniz, özür dilerim -telafuzunu en sevdiğim

dziekuje; (cinkuya): teşekkürler

bilet: bilet

gel gelelim en çok işnize yarayan kötü sözlere. küfürler öğrenilmelidir. şu açıdan çok işime yaradı biri size nasılsa anlamıyorsunuz diye küfürü basarsa, salak salak bakıp glümsemeyin diye... ben denedim. çok işime yaradı. bi kişi disipliinliklik oldu ve daha neler neler... (bkz: tecrübeyle sabit)

küfür etmek:

wypierdalac; kurwa (vipiyerdalaç kurwa): siktir git orospu kurwa: orospu demek ve en çok kullanılan, en çok duyacağınız küfürdür.

gruba(gruba): koca kıçlı gibi bir anlam bu da çok kullanılır. iki kelimelerinden biri ya gruba ya da kurwa dır.

bu küfürler yeterldir. yazımızın ana amacına da ulaştık. tüm bunlar polonya'nın yaşadığım gdynia şehrinde ve gezerek de olsa bir çok şehrinde edindiğim tecrübelere dayanır.

gezilesi görülesi şehirler: varşova, poznan, krakow, gdansk, sopot, wroclaw.

edit: izlenesi filmler polonya hakkında:

the pianist (#13856383) - gerçek bir hikaye
the boy in the striped pyjamas
schindler's list - gerçek bir hikaye

Arşiv