İki Düş Arasında Beklenti / Edip Cansever

Ablan çiçekli şapkalar yapıyor mu geneÜstüne buğulu yaz tülleri serpiştiriyor muKadife sesleri, ibrişim kokulanDolduruyor mu dört bir yanıKüçük küçük güneşler halindeMakaslarda geziniyor mu parmak izlerinOnca uzaklığındaki benGeçiyor muyum belli belirsizGözlerinin içdenizlerindenNasıl mı ,Nasıl yaratılmışsa boşlukKendine bakan irice bir vişneden.HaniElini alnına koyup daDaldığın olurdu ya bazenDalgınlığının ipekli giysinle birlikteHiç değinmeyen bir hışırtısı olurdu yaKime duyuruyorsun o sesi şimdiKime— Yokluğuma bakarakÇizilmiş bir taslak gibiUçup giden bir taslak gibiDağılan, toz olan bir taslak gibi —
Pencerenden baktığında— arasıra —,— Ah bu kımıltısız yaz uzaklıkları —Sana küçük küçük armağanlar verilirdi de sankiSen onları (sözgelimi bir tümsek, bir yavru karga, yeredüşen bir yaprak, ağır ağır yayılan bir dumanparçası — şapkalardan birinden kopmuş birkurdele ? olabilir— karşı pencerede birayna, bir sürahi; birbirine karışmış iki tekgözyaşı gibi)Dolduruyor musun çantana özenleÇantana, çekmecene, ne bileyim, hiçbir yere belki deİşte, tıpkı, dilsiz bir kadın sana bir şey söylediSöyledi deYineler gibisindir kendi kendine.Anımsıyorum birdeSenden biraz ötede birtakım devinimlerGörüyorum nerdeyse — gövdenin çok yakınında —Sen onları tutup tutup bırakıyorsunDemirin pası kavradığıBir yavaşlıklaBunlar ellerin senin, kirpiklerin, ağzın aslındaDağılıp yitiveriyor birden hepsi' Bu benim kayganlığım ' derdi bir balık olsaAma sen diyemezsin, ben de diyememÇünkü sen yoksun, ben de yokumYa da biz ikimiz de varız, varız daBekliyoruz sanki düşlerimizden birinin yargısınıBakışımlı iki düş arasında.
İşte, şimdi, şu andaYaşamın aynasında — ah şu küçük yaz uzaklıkları —Bir terzinin yeni bitirdiği bir giysiyiSeyretmesi gibi uzun uzunBakıyorsundur-— bakışlarına sığan ne varsa —Öyleyseİliştirir misin göğsüneBir çiçek uzatsam — uzatmak denirse buna —Gülersin alırken — sahiden güler misin—Biliyor musun seni benGörmedim hiç gülerkenGülsen de pembesi bol bir resim yapıyorsun gibi gelir banaGittikçe koyulaşan — kendini dışa vuran irice bir vişne ?neden olmasın —Ya ağlarken gördüm mü, hayır, görmedimGördüğüm yalnızNasıl yansırsa buğulu cama bir elmaÖylece bir şeyŞunu da söyleyeyim, sen benimBilmemin başlangıcısın olsa olsaÇiçekli şapkalar, buğulu yaz tülleriŞimdi hepsi birden— uzaktan uzağa —Bir çocuk ağlaması gibiHer şey bir çocuk ağlaması gibiHer şey, ama her şeyBir çocuk ağlaması gibiHer şey, her şey, her şey.

Arşiv