Film festivali halkla sinema arasında köprü olmalı / GÜLSEN İSERİ

Baharla birlikte festivaller de yüzünü göstermeye Başladı... Eskişehir Uluslararası Film Festivali, Elazığ Çayda Çıra Film  Festivali, Dadaş Film festivali derken SineMardin’de o tarihi kentten göz kırptı bize... 31 Mayıs’ta perdelerini açacak olan festival  7 Haziran’a kadar sürecek.

Pek çok önemli konuğa ev sahipliği yapacak olan festivalin Sanatsal içeriği CerModern tarafından hazırlandı. Ve bu yıl alt başlık olarak da ‘Mülteci Olmak’ belirlendi.

8. Yapılan festivalin konuk ülkeleri arasında ise Meksika ve Avusturya bulunuyor. SineMardin’de ayrıca, Nilgün Öneş Senaryo Yazımı; Hasan Kaçan Mizah, Edebiyat ve Sinema; Veysel Berk Wallit! ve Ümit Kıvanç Belgesel Sinema ve Gerçeklerden Bahsetmek konularında söyleşiler gerçekleştirecek.  Ümit Kıvanç’ın söyleşisinden önce Roboski üzerine yaptığı Ağlama Anne Güzel Yerdeyim belgeseli de izleyiciyle buluşacak.

Iraklı genç yönetmen Karzan Kader'in Bekas filmi ile açılışını gerçekleştirecek festivalin konukları arasında İranlı yönetmen Mania Akbari de bulunuyor. Yine konuklar arasında son filmi “Sen Aydınlatırsın Geceyi”yle Onur Ünlü de var.

Ve daha neler neler var... Pek çok etnik kültürü içinde barındıran, Süryani’si, Ermeni’si, Türk’ü, Kürt’ü’yle bir arada yaşamanın en güzel örneklerini oluşturan Mardin kenti bu kez sanatın rengiyle bir arada yaşanılır diyor.

Bu arada yaşamayı ise Ortadoğu’dan Avrupa’ya, Avusturya’ya kadar uzanan geniş bir yelpazede sunuyor.

Barış sürecini konuştuğumuz şu günlerde ise SineMardin göstereceği filmlerle de sürece katkı sunuyor; görünen o ki  sanatın o naif yanı yine Mardin’de galip gelecek.

Festival filmlerin yanı sıra, atölye çalışmaları, söyleşiler, seminerler ve açık hava sinema keyfiyle hayatı ve kültürü izleyicileriyle buluşturacak. Bu yıl SineMardin Gösteri Salonu, Kırklar Kilisesi, Mardin Müzesi ve Dargeçit’te sunacak programını…

Bu buluşmayı sağlayan ve sineması olmayan kente festivalle sinema kazandıran 8. SineMardin'in Festival Başkanı Helün Fırat’la bir araya geldik... Merak ettiğimiz, 8 yıldır ayakta kalan festivali, bugün can yakıcı hal alan ‘Mülteci Olmak’ı konuştuk.


-8. SineMardin ‘Mülteci Olmak’ alt başlığıyla 31 Mayıs’ta başlayacak... Neden ‘Mülteci Olmak?’

SineMardin, üçüncü festivalinden bu yana komşu coğrafyasıyla sinema üzerinden doğrudan iletişim kurmayı hedefledi. Başlarda bir deneyim kültürü olarak tanımladığı bu ilişki meselesi zamanla daha somut ve sinemayı hayatın içinden aktaran bir bakış açısı kazandırdı SineMardin'e. "Mülteci Olmak", aslında 2008 yılında taşıdığı "Başkasının acısına bakmak" temasıyla kavramsal bir bütünlük içinde değerlendirilebilir. Yakın coğrafyasında yaşanan travma, Mardin'i, tam da kendisini bu fenomenle bir şekilde yüzleşmeye yöneltmekte. SineMardin de bu güncel soruna kayıtsız kalamazdı.      

-Festival Tahran’dan Londra’ya geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Doğu ile batının buluşması gibi bir çabanız mı var?

Aslında yok, klişe bir bakış açısına alan kazandırmak gibi bir niyeti de yok SineMardin’in. SineMardin kent ölçekli bir film festival. Bir yandan kentin ve bölgenin sinemayla alakalı altyapısını tanıtmak, diğer yandan ise sinema endüstrisi için bir buluşma havalığı yaratmak öncelikli çabamız; genç sinemaya özel bir alan açarken, bölgesel anlamda da bir nicelik sunuyor SineMardin. Sineması olmayan bir kentin festivali olarak başlayan yolculuğunda yine sinemasız kentlerde farkındalık oluşturmak adına yan etkinlikler yapıyoruz. 2010 yılında Halep ve 2011 yılında Erbil’de film gösterimleri yaptık. Irak ve Suriye sinemalarını yakından takip ediyoruz, özellikle Şam’da Dox-Box Belgesel Film Festivali ve Irak’da Dohuk Film Festivaliyle işbirliğimizin gelişmesi için çalışmalar yapıyoruz. Yine, İran sinemasına açtığımız vitrinle programımızı biraz daha boyutlandırmayı düşünüyoruz. Geçtiğimiz yıllarda Bahman Ghobadi, Majid Majidi ve bu yıl Mania Akbari’yi konuk edeceğiz.   

-Kaldı ki festival kavramı içeriği son yıllarda değişti, popüler bir hal aldı.. SineMardin’i diğer festivallerden ayıran fark nedir?
Sanırım bir doğal ayrışma yaşanıyor bu konuda. Bazı festivaller, kent idarelerinin marka yarışında kullandıkları bir medyum olarak kaldı, popüleritesi arttı, ancak sanatsal içeriği daraldı. Mardin, bir plato kent olarak zaten sinemayla iç içe yaşıyor, her yıl ulusal ve uluslararası onlarca prodüksiyona ev sahipliği yapıyor. SineMardin, ana çatısını senaryo üzerine kurmuş bir festival, film seçkileri, atölyeler ve seminerler bu çatı altında gelişiyor. Sanırım SineMardin’i diğer festivallereden ayıran en önemli fark senaryodan doğru bir film festivali olması. Bir diğer ayırt edici özelliği de bütün etkinliklerin ücretsiz olarak halka sunuluyor olması, bizce bir film festivali halkla sinema arasında mutlaka kolaylaştırıcı bir rol üstlenmeli. 

-Bu 8 yılda festivalde değişen neler oldu? Mesela bir sinema salonu kazandırdınız Mardin’e değil mi?

2006 yılında sinemasız bir kentte başladık festivale. Açık hava alanları, medreseler kullanıldı. Kente bir sinemanın kazandırılması için farkındalık yaratmak en temel amacımızdı. Mardin Sinema Derneği’ni kurduk, üç yıl başkanlığını yaptığım dernek, kente 150 koltuklu bir sinema salonu ve makina ekipman kazandırdı. Şimdi, Mardin Film Ofisi çatısı altında Mardin’in sinema altyapısını sinema endüstrisine kazandırmak için çalışmalar yapıyoruz. Bu gelişmede SineMardin’in payı çok büyük.

-Peki, neler olacak SineMardin’de?

Bu yıl yine ulusal ve uluslararası seçkimizi belirlerken yönetmen ve kast katılımını öncelikli arzuladık. Açılış filmimiz olan Bekas, Irak sinemasının başarılı genç yönetmeni Karzan Kader’in bir filmi. Onur Ünlü “Sen Aydınlatırsın Geceyi”, Umut Dağ “Kuma”, Ali Aydın “Küf”, Belçim Bilgim Erdoğan ve Mert Fırat, “Kelebeğin Rüyası”, Mania Akbari “Tahran’dan Londra’ya”, Selim Evci ve Mediha Eldem Türemen “Rüzgarlar” filmleriyle Mardin’li izleyiciyle buluşacaklar.

Kısa film ve senaryo atölyeleri gerçekleştirilecek. Yine, teması gereği Mor behram Kırklar Klisesinde yapılacak gösterimlere İsveçli Süryani genç yönetmenler Riad Asmar “Akitu” ve Aziz Said ilk süryani film olan “Aşkın Yolu” ile katılacak.

-Bu yıl konuk ülkeler Meksika ve Avusturya... Neye göre belirliyorsunuz?

SineMardin, Mardin’li sinema izleyicisinin doğrudan ulaşma imkanı bulamadığı ülke sinemalarıyla da bir diyalog kuruyor. Önceki yıllarda Arap sinemasını konuk etmiş, bu yıl da özellikle son yıllarda büyük çıkış yakalayan Meksika sinemasını konuk ediyor. Temel anlamda (hikaye anlatımı) ülkemiz sinemasıyla benzerlikleri olan Meksika sineması, ilk kez bu kadar geniş ölçekte bir gösterimle katılacak

SineMardin bir deneyim kültürü

-Mardin kuşkusuz özel bir yer... Bir yanıyla popülerleşen... Bu popülariteyi avantaj ve dezavantaj olarak yorumlarsanız neler söylersiniz?


Bir tatil köyüne dönüşüyor Mardin. İnsan dokusu her geçen gün siliniyor tepe kentten. Orta vadede büyük bir sorun bu. Dengeli bir dönüşüm için doğru bir kültür yönetimi yürütmek gerekiyor.  

-Bir Festival o kente neler katıyor? Ki Kültür sanat Türkiye'de 'ötekileştirilen' bir dal olmaya başladı. Oysa Toplumsal meselelerde bile sanat çok önemli bir rol oynuyor; filmler, tiyatrolar, gösteriler vs... Bu durumda SineMardin Uluslararası Film Festivali 8 yıldır nasıl ayakta kalıyor?


SineMardin’i öncelikle bir deneyim kültürü olarak algılıyoruz. Tam da bu noktada, yerel dinamikleri ve sahiplenmeyi de içinde barındıran bir festival olması, bir sanat ve kültür alanını açmak için verilen uğraşı haklı kılıyor. Başladığında Mardin’deki tek kültürel etkinlik olan SineMardin, kentte bugün bir güncel sanat bienali, resim sempozyumu, çocuk tiyatrosu festivali gibi etkinliklerle daha geniş bir kültürel alanın açılmasına öncülük etti.

Her toplum kendi travmasını sanat üzerinden yapıyor

-Bu tarz festivallerin Doğu’da olması, kenti nasıl etkiliyor? Tabii bir de Batının oryantalist bakış açısı var... Popülerite derken de biraz ona dokunmak istedim.... Son yıllarda filmler de, yaşanılan acılar, gerçeklik üzerinden yapılıyor... Kürt meselesi bugün filmlerle de anlatılıyor... Bu bir yanıyla yüzleşme mi?


Bu konuda genelleme yapmadan hemen kendi tecrübemiz üzerinden konuşayım. Bölgede bir travma yaşanıyor, hayatın gerçekliğinin tam da içinden bir durum. Batı, bu travmayı tanımlarken zorlanıyor, oryantalizm bir işe yaramıyor bu noktada, tanıdık, bilindik kodlar yok artık ortada. Sinemaya indirgersek, her toplum gibi kendi travmasını sanat üzerinden tercüme eden güçlü bir üretim var. Geçtiğimiz yıl, yüzlerce kısa ve belgesel film arasından seçki yaparken çok zorlandık. Yüzleşmeden ziyade bir belgeleme ihtiyacı var özellikle Kürt sanatçılarında. 

Arşiv