İlhan Berk / Dünya Dedikleri

Ben çocuk olduğum dünyayı alevler içinde buldum. Dört beş yaşındaydım ve Manisa yanıyordu. Bütün kent arkasında bir gömlekle dağa çıkmıştı. Askerlerimiz aşağıda düşmanla çarpışıyordu. Silâh sesini ilk o zaman duydum. İlk topu, ilk uçağı da o zaman gördüm. Düşman, sözcüğünü de ilk o gün öğrendim, bir daha da unutmadım. Düşman yangın, top, tüfek demekti; daha çok da ölüm. Yanan kenti bir zaman dağdan seyrettik. Bir akşam kente indiğimizde evimizin yerinde yeller esiyordu. Dağa çıkışımızı, sonra da inişimizi hiç unutmayacağım. Kente indiğimizde hâlâ dumanlar tütüyordu. Halk ayakta kalan evlere sıkış sıkış yerleştirildi. Rum, Yahudi mahalleleriydi ayakta kalan bu evler ve hepsi de çok güzeldi. Oturduğumuz evin uzun güzel taşlığını unutamam. Ev çarşı gibiydi, uzun, taşlık avlu biz çocuklarla doluydu. Yemekler orda pişiyor, orda yeniyor, sonra da herkes odalara kapanıyordu. Burada ne kadar kaldık bilmiyorum. Yalnız elim, Halil ibrahim ağabeyimin elinde, kenti çıkıp dolaştığımız, bir o usumda. Yıkıntı nedir o gün öğrendim. Sürülmüş tarlalara dönmüştü Manisa. Ayakta kalan kimi evlerin, dükkânların yalnız duvarlarıydı. 

Düşman yenilmişti kent bayraklarla donatılmış. YAŞASIN! sesleriyle çınlıyordu. Halk, geçen askerlerimize sarılıyor, su veriyordu. Tutsaklar önümüzden geçiyordu. Hepsi yorgun, bitkindi. Onlar geçerken halk taş atıyor, tükürüyor, yumrukluyordu. Kentin dış mahallesindeki bir çukuru hiç unutmam. 

Tutsakların geçtiği yol üstündeki bir çukurdu bu. Halk onlar geçerken ele geçirdiklerini bu çukura atıp, üzerlerine taşlar atıyorlardı. Her an ölülerle kabarıyordu çukur! Bu böyle kaç gün sürdü bilmiyorum. Kent düşmandan temizlendiğinde, sokaklarda, dumanlar içinde, hâlâ can çekişen düşman askerlerine raslanıyordu. Ölü bir askerin bacaklarına çakı saplayan bizden büyük çocukları hiç unutmayacağım. 

Ben böyle bir dünyada doğmuş, böyle bir dünyada çocuktum işte!

DÜNYA DEDİKLERİ / Bir Uzun Adam'dan

Arşiv