Gezi Parkı direnişinde başta on binlerce genci olmak üzere bir halkın sokaklara dökülmesin sağlayan twitter gibi sosyal medya araçları günlerdir tartışılıyor. İzmir’de 34 kişi twitter’da paylaştıkları twitler nedeniyle gözaltına alınıp daha sonra serbest bırakıldı. Benzer gözaltı Adana’da yaşandı. Direniş sürerken Başbakan Tayyip Erdoğan kürsüden yaptığı bir konuşmada ‘twitter baş belası’ ifadesini kullandı. Yurt geneline yayılan Gezi parkı direnişinde en çok tartışılan konulardan biri olan sosyal medyayı İstanbul Bilgi Üniversitesi Medya Bölüm Başkanı Prof. Dr. Aslı Tunç’a sorduk:
Gezi direnişinde insanların sosyal medyada örgütlenip sokağa çıktığı söylendi. Bu nasıl oldu? Neden bu kadar hızlı?“Sosyal medyanın özellikle Twitter’in örgütlenme anlamındaki gücüne daha önce de dünyanın pek çok farklı köşesinde tanık olduk. Lidersiz, yatay şekilde ilerleyen bir örgütlenme biçimi bu. Esnek, dinamik ve kolay kolay kırılamayan bu ağ yapısı doğası gereği de güçlü. Bir taşın durgun sulara düştüğünde yarattığı, gittikçe büyüyen halkalar gibi haberler, imgeler ve duyulmayan isyan çığlıkları Twitter üzerinden her köşeye yayılıyor.
Örgütsüz toplum olduk. Muhalif partiler ve sendikaların örgütlenmesinin önü kapalı. İlk defa Arap Baharı sürecinde üzerine yoğun tartışmalar yaptığımız sosyal medyanın etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Politik partiler, sendikalar benzeri hiyerarşik örgütlenme yapıları sosyal medyanın akışkan, ele avuca sığmayan yapısı karşısında hantal kalıyor. Hatırlarsak 2011 yılının ilk aylarına kadar Tunus’ta Ben Ali hükümeti bütün medya kanallarını sıkı sıkıya kontrol ediyordu. Halkın öfkesini dünya kamuoyuna yansıtmasını engellemek için yabancı basın mensuplarına ülkede dolaşma izni verilmiyordu. Resmi medya kaynakları sürekli protestocuların kamu mallarına zarar verdiklerini ve onların bir avuç terörist olduğunu yayınlayıp duruyordu. Bize çok da uzak durumlar değil bunlar kuşkusuz. Tunuslular 2011’de Facebook’a YouTube’a ve Dailymotion’a konulan videolarla, halkın tanıklıklarıyla bambaşka bir ülke fotoğrafıyla yüz yüze geliverdiler. Mısır deseniz internet üzerinden video paylaşımlarıyla da canlı tutulan 18 günlük bir protestoya tanık olmuştuk 2,5 yıl önce.. Protestocular dakika dakika polisten kaçma yollarını tweetleyerek haberleştiler o dönem. Şiddete, yoksulluğa, yolsuzluğa ve işsizliğe karşı o ünlü 25 Ocak gösterileri için Mısır’da 90,000’den fazla kişi Facebook’a üye oldu.
Sosyal medya ve demokrasi ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?Bu tür toplumsal hareketlerde internet ortamı dışında birbirini göremeyecek insanların buluşması, benzer düşüncede olan kişilerin bilgi ve haber paylaşımı son derece önem kazanıyor. Sosyal medyanın artık demokrasi arayışları için itici güç olduğu su götürmez bir gerçek. Son dönemde Gezi Parkı direnişinde ve onu tetikleyen protesto eylemlerinde gördüğümüz gibi protestocuların derhal mobilize olması, iktidarı simgeleyen her şeyin mizahla gülünç duruma düşürülmesi ve demokratik taleplere uluslar arası arenada görünürlük sağlanması sosyal medyanın en büyük katkısı.
Sosyal medya nasıl oldu da bu kadar etkili bir araç haline geldi?Sosyal medyanın toplumsal olaylarda etkin olmasında bazı faktörlerden söz etmek gerekir. Örneğin hükümetin ne kadar baskıcı olduğu ya da sistemin ne kadar demokratik olduğu çok önemli. Bu anlamda ben Gezi Olaylarını Arap Baharına değil de daha çok İspanya’daki Öfkeliler Hareketine (Los Indignados) benzetiyorum. Gezi Park’ın kendisi tamamen bir “Occupy” hareketi ancak farklı mekanlara kaydığınızda sosyal medya kullanımıyla hareketin dinamiği ve tepkisi de değişiyor. Bunun dışında ülkedeki internet erişim oranları, interneti düzenleyen yasalar, ana akım medyanın sermaye yapısı (ki bu da bir demokrasi ölçütü kuşkusuz) ve farklı aktörlerin bu mecrada ne kadar aktif olduğu da sosyal medyanın toplumsal hareketlerde ne kadar etkin olacağı konusunda fikir verebilir.
'Twitter örgütü' özgürlüklerin önünü ne kadar açabilir? Bundan böyle Twitter’in bastırılmış seslere ve kimliklere muhalefet alanı anlamında vazgeçilmez kapılar açacağını düşünüyorum. Bunun ayak seslerini daha önce gördük. Ana akım medyanın suskun olduğu ve demokratik görevini yerine getirmediği noktada sosyal medya bu boşluğu hızla dolduruyor, dolduracak. Bu anlamda Türkiye sosyal medya kullanımı hiç de azımsanmayacak bir noktada.
Yeni bir 90 kuşağından bahsediliyor. Sosyal medyayı en çok bu kuşak mı kullanıyor? Sosyal medya bu kuşak için ne ifade ediyor?Apolitik diye burun kıvrılan 1990 kuşağı için Twitter üzerinden örgütlenmek, seslerini duyurmaya çalışmak, kimi zaman mavra yapmak, mizah üretmek son derece normal. Onlar dünyayı sanal ve gerçek dünya (online/offline) olarak ikiye ayırmıyorlar. Sadece onları ısrarla anlamayan siyasetçilere, eski dünyanın demode seslerine kızgın ve kırgınlar. Bu kuşak politikayı bu ortam üzerinden tanımlıyor artık. Onları anlamak için sosyal medya ortamını reddetmemek, yargılamamak ve onlara kulak vermek. Aksi taktirde bu ülkede her anlamda uçurum daha da büyüyecek.