Zeytin
Zeytin (Olea Europea), Akdeniz
iklimine sahip bölgelerde yetişen, zeytingiller familyasına mensup, meyvesi
yenen bir ağaçtır. Geniş, kıvrımlı ve düzgün olmayan bir gövdeye sahip olan
zeytin ağacı on metreye kadar uzayabiliyor. Yaşam süresi oldukça uzun olan
zeytin ağacının 2000 yıldan yaşlı olanları var. Ağacın meyve verir hale gelmesi
normal koşullarda ortalama 25 yılı alıyor. Buna karşılık fidandan yetiştirilen zeytin
ağaçları çok daha erken (3 – 4 yılda) meyve verebiliyor.
Yüzden fazla madde içeren zeytin
yaprağı da ayrı bir değer. Yaprakta yer alan oleuropein, zeytin ağacını
zararlılara ve hastalıklara karşı koruyan ve zeytin ağacının yüzlerce yıl
ayakta kalmasını sağlayan en önemli maddelerden birisi. Zeytin yaprağının
zengin içeriğini oluşturan bu uçucu yağlar ve maddeler ilaç sanayiinde
kullanılıyor.
Dünyada en fazla bilinen zeytin
türleri şunlar: Mazanilla (İspanyol, yeşil), picholine (Fransız, yeşil),
kalamata (Yunan, siyah), niçoise (Fransız, siyah), liguria (İtalyan, siyah),
ponentine (İtalyan, siyah), gaeta (İtalyan siyah), lugano (İtalyan, siyah),
sevillano (Kaliforniya, yeşil.)
Zeytin ve Zeytinyağı Üretimi
Dünyada yaklaşık olarak 900
milyon zeytin ağacı olduğu tahmin ediliyor. Bu ağaçların yüzde 98’i Akdeniz
çanağı içinde bulunuyor. 2016 yılı itibariyle Türkiye’deki zeytin ağacı sayısı
174 milyon adet. Türkiye’de Ege, Marmara, Akdeniz, Güneydoğu Anadolu Bölgeleri zeytin
üretimindeki en önemli bölgeler. Türkiye’ de yaklaşık 320 bin zeytinci aile
işletmesi var.
Aşağıdaki tablo dünyada en fazla
zeytin üreten on ülkeyi sırayla gösteriyor (Kaynak: http://www.worldatlas.com/articles/leading-olive-producing-countries.html)
Ülke
|
Zeytin
(bin ton)
|
İspanya
|
5.277
|
İtalya
|
3.221
|
Yunanistan
|
2.232
|
Türkiye
|
1.292
|
Tunus
|
846
|
Fas
|
745
|
Suriye
|
731
|
Mısır
|
332
|
Portekiz
|
326
|
Cezayir
|
299
|
Tablodan görüleceği üzere İspanya
5,2 milyon tonla dünyada en fazla zeytin üreten ülke konumunda bulunuyor. Onu
izleyen İtalya ve Yunanistan’ın ardından dördüncü sırada yaklaşık 1,3 milyon tonla
Türkiye geliyor.
Aşağıdaki tablo dünyada en fazla
zeytinyağı üretimi yapan on ülkeyi gösteriyor (Kaynak: http://www.countrydetail.com/top-ten-olive-oil-producing-countries-in-the-world/)
Ülke
|
Zeytinyağı
(bin ton)
|
İspanya
|
1.359
|
İtalya
|
598
|
Yunanistan
|
353
|
Suriye
|
168
|
Tunus
|
150
|
Türkiye
|
144
|
Fas
|
95
|
Cezayir
|
56
|
Portekiz
|
53
|
Arjantin
|
23
|
Zeytinde olduğu gibi zeytinyağı
üretiminde de ilk üç sıra değişmiyor: İspanya, İtalya ve Yunanistan. Buna
karşılık Türkiye, zeytin üretiminde dördüncü sırada olan yerini konu zeytinyağı
üretimine gelince Suriye’ye kaptırıyor ve 144 bin tonla altıncı sıraya geriliyor.
Türkiye’de Zeytin ve Zeytinyağı
Türkiye’de yetişen zeytinler
arasında birçok çeşit var: Antalya Beylik ve Tavşan Yüreği zeytini, Gemlik
zeytini, Ayvalık Zeytini, Edincik Su zeytini, Kilis yağlık zeytini, İznik
çıkışlı Çelebi zeytini, İzmir Memecik zeytini, Nizip Tapan zeytini, Akhisar
Domat zeytini, Ege Erkence zeytini, Kuru Sele zeytini ve diğerleri.
Aşağıdaki tablo yıllar itibariyle
zeytin ağacı sayısı ve zeytin üretimindeki gelişmeyi sergiliyor (Kaynak: TÜİK)
Yıl
|
Ağaç sayısı (Bin)
|
Üretim (Ton)
|
||||
Toplam
|
Meyve veren
|
Meyve vermeyen
|
Toplam
|
Sofralık
|
Yağlık
|
|
1990
|
86.560
|
80.600
|
5.960
|
1.100.000
|
337.000
|
763.000
|
1995
|
87.581
|
81.437
|
6.144
|
515.000
|
206.000
|
309.000
|
2000
|
97.770
|
89.200
|
8.570
|
1.800.000
|
490.000
|
1.310.000
|
2005
|
113.180
|
96.625
|
16.555
|
1.200.000
|
400.000
|
800.000
|
2010
|
156.448
|
111.398
|
45.050
|
1.415.000
|
375.000
|
1.040.000
|
2013
|
167.030
|
129.161
|
37.869
|
1.676.000
|
390.000
|
1.286.000
|
2014
|
168.997
|
140.712
|
28.285
|
1.768.000
|
438.000
|
1.330.000
|
2015
|
171.992
|
144.760
|
27.232
|
1.700.000
|
400.000
|
1.300.000
|
2016
|
173.785
|
147.430
|
26.355
|
1.730.000
|
430.000
|
1.300.000
|
Görüleceği gibi 1990’dan bu yana
zeytin ağacı sayısı tam iki kat artış göstermiş bulunuyor. Buna karşılık üretimdeki
artış 1,6 katla sınırlı kalmış. Bunu kısmen meyve vermeyen ağaçların da
sayısında artış olmasıyla ama asıl olarak üretimdeki dalgalanmayla açıklayabiliriz.
Örneğin karşılaştırmaya başlangıç olarak 1990 yılı yerine 1995 yılını alsak
üretimde 3,4 kat artış olduğu görülecek. Üretimdeki asıl artış, yağlık zeytin
üretiminde ortaya çıkmış bulunuyor. Sofralık zeytin üretimi yüzde 28 oranında
artarken yağlık zeytin yüzde 70 oranında artıyor. Son yıllarda zeytinyağı
kullanımının çeşitli nedenlerle (sağlıklı olduğu düşüncesinin giderek kabul
görmesi önemli bir etken) artması bu gelişmede etkili olmuş olabilir.
Her iki gelişmeyi biraz daha geriden (1988 yılından) başlayarak grafiklerle gösterelim.
İlk grafik 1988 – 2016 arasındaki
29 yıllık sürede zeytin ağacı sayısındaki artışı ortaya koyarken ikinci grafik üretimdeki
asıl artışın yağlık zeytin üretiminde olduğunu gösteriyor. İkinci grafik ayrıca
üretimdeki dalgalı yapıyı da gösteriyor. Zeytin yetiştiriciliğinde karşılaşılan
en önemli sorunlardan birisi zeytin ağaçlarının bir yıl meyve verirken, ertesi
yıl meyve vermemesi ya da çok az meyve vermesi olarak ortaya çıkıyor. Bu durum genetik
olduğu kadar iklim koşulları ve kültürel uygulamaların etkisiyle de ortaya
çıkabiliyor. İkinci grafik bize üretimin bir yıldan ötekine 1,3 milyon tonla
500 bin ton arasında gidip geldiğini gösteriyor. Zeytinde yaşanan bu
dalgalanmaya ‘periyodisite’ ya da halk arasındaki deyim ‘var yılı yok yılı’ adı
veriliyor.
Türkiye’nin zeytinyağı ihracatı
da, zeytinyağı üretiminde meydana gelen dalgalanmalar nedeniyle yıldan yıla
keskin değişimler gösteriyor. İşleme teknolojisi, pazarlama politikaları ve
diğer üretici ülkelerin zeytinyağı rekoltelerinde ortaya çıkan değişimler
ihracatımızı etkileyen diğer faktörler arasında sayılıyor.
Grafik bize yine üretimdeki
periyodisite dalgalanmasının ihracata nasıl yansıdığını gösteriyor. Bununla
birlikte mavi kırıklı eğilim çizgisi ihracatın eğiliminin yukarıya doğru
olduğunu ortaya koyuyor.
1939 Tarihli 3573 Sayılı Zeytinciliğin
Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında Kanun (Kaynak: http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.3.3573.pdf)
Türkiye Cumhuriyeti, zeytin
ağaçları varlığını korumak ve geliştirmek için 1939 yılında bir yasa çıkarmış.
Bu yasada özetle şunlar yer alıyor:
“Orman sınırları dışında bulunan
ve Devletin hüküm ve tasarrufunda olan yabani zeytinlik, Antep fıstığı ve
harnupluklar ve her nevi sakız nevileri...ağaçlarını aşılayıp
yetiştirecekler ile zeytin yetiştirmeye elverişli fundalık ve makilik alanlarda
gerekli temizlemeyi yapıp zeytin dikim alanları meydana getirecekler... arasında Bakanlıkça
belirlenecek esas ve öncelik sırasına göre seçilen kişilerden, bu işlemleri
yerine getireceklerine dair bir yükümlülük belgesi alınır. Fidan dikecek
olanlara devletçe maliyet bedeli üzerinden zeytin fidanı sağlanır. Beş yıl süre
ile taşınmazın gayesine uygun olarak kullanıldığı Tarım ve Köyişleri
Bakanlığınca tespit edilenlere mahallin en büyük mülki amiri tarafından
tapuları devredilir. Bu yolla verilen taşınmazlar hiç bir şekilde veriliş amacı
dışında kullanılamaz. Bu taşınmazlar; miras dahil hiç bir şekilde bölünemez,
veriliş tarihindeki yüzölçümü hiç bir şekilde küçültülemez. Aksi takdirde
Hazinece geri alınır.”
“Dekar başına on beş ağaçtan
fazla ve on ağaçtan aşağı olmamak üzere yabani zeytinlikleri aşılı bir hale
getirmeyi taahhüt edenlere Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasınca, mevzuatı
dairesinde ve kanunun 10, 28 inci maddeleri hükümlerine göre, ağaç başına bir
liraya kadar kredi verilir.”
“Aşılı zeytinliklerin bakım
işleri için zeytin müstahsillerine mahsulün satış mevsiminde ödenmek üzere
Ziraat Bankasınca kısa vadeli ikraz yapılır.”
“Zeytinliklere her çeşit hayvan
sokulması, yerleşim sahaları hariç, zeytin sahalarına en az bir kilometre
yakınlıkta koyun ve keçi ağılı yapılması yasaktır. Ancak çift sürme ve
nakliyatta kullanılan hayvanlara ağızlık takılması şartıyla müsaade edilir.”
“Beş yüz ağaçtan aşağı olmamak
üzere yabani zeytin aşılıyanlara veya aşılı zeytinlerinin bakım işlerini en iyi
yapanlara Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca takdir edilecek miktarda nakti
mükafat verilir.”
“Zeytinlik sahaları içinde ve
bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç
zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık
bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Bu alanlarda
yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmeleri
yapımı ve işletilmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının iznine bağlıdır. Zeytincilik sahaları
daraltılamaz...Bu
sahalardaki zeytin ağaçlarının sökülmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının fenni
gerekçeye dayalı iznine tabidir. Bu iznin verilmesinde, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığına bağlı araştırma enstitülerinin ve mahallinde varsa ziraat odasının
uygun görüşü alınır. Bu hâlde dahi kesin zaruret görülmeyen zeytin ağacı
kesilemez ve sökülemez. İzinsiz kesenler veya sökenlere ağaç başına altmış Türk
Lirası idarî para cezası verilir.”
Sonuç Yerine
Bugün maden arama ya da sanayi
tesisleri kurmak için zeytinliklerin elden çıkarılabilmesine olanak sağlayan
bir düzenlemenin yasalaşması aşamasında bulunuyoruz. Yüzlerce yıldır bu ülkede
yerleşik bu ağaçların burada bizden fazla söz hakkı var. Yüz yıl sonra bugün
kuracağımız sanayi tesisi bir işe yaramayacak muhtemelen, ama yüzlerce yıldır
orada duran zeytin ağaçları orada durmaya devam ederse bugün yaradığı kadar işe
yarayacak. Hatta geleceği giderek kararan dünyada belki bugünkünden bile çok
ihtiyaç karşılayacak. Bir toplumun en değerli varlığı çocuklarıdır. Onlara
bırakacağımız zeytin ağacı sayısı bugünkünden az olursa onların geleceğinden harcamışız
demektir.
1939 tarihli 3573 sayılı yasayı
buraya almamın nedeni Cumhuriyetin ilk kuşaklarının zeytinlikleri ne kadar önemsediğini
vurgulamak içindi. Bundan 82 yıl önce zeytin ağaçlarının değerini anlamış ve
onların korunması gereğini kavramış bir toplumun bugün buradan geri dönüş
yapması hiç bir nedenle açıklanamaz.
Reform bazen eldekileri korumak ve
onları geliştirmek demektir. Zeytin ağaçları konusunda bir reform yapacaksak
onların sayısını artırıp periyodisitenin etkisini minimum düzeye indirmeye
çalışmamız gerekir.
“Son ağaç kesildiğinde, son nehir kuruduğunda, son
balık öldüğünde, beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.” Kızılderili atasözü.