Kaz Dağları'nı siyanürle yıkamak! / Nihal Kemaloğlu



'Alpler'den sonra dünyanın en fazla oksijen üreten dağları' Kaz Dağları'nın ürettiği oksijen, poşetlere koyulup satılamayacağı için Kaz Dağları'na 'Siyanürlü Altın İşleme Merkezi' olarak 'ekonomik değer' biçildi.
Türkiye'nin 21. yüzyılda yakaladığı 'büyüme nöbetinde milli park' ve 'Unesco koruması altındaki dünya mirası' gibi tanımlar, sadece ve sadece 'milli kalkınmaya katılacak bedava, atıl kaynakları' gösteriliyor.
Geçen hafta çıkan yangından 500 hektarlık ormanlık alanı kül olan Kaz Dağları, 37 ayrı noktada altın ve gümüş arayan 16 küresel-yerel şirketin ruhsat aldığı 'Altına hucum coğrafyası'...
Gelişmiş ülkeler fellik fellik dünyanın kalan 'temiz su' ve 'temiz topraklarını' ele geçirme stratejilerini geliştirirlerken Türkiye, 10 milyon zeytin ağacı olmak üzere 258 bin hektarlık alana yayılmış tarımsal üretim yapılan ve temiz su havzası Kaz Dağları'nı 2013 yılında siyanürlü madencilik faaliyetine açıyor.
Ve yaklaşık 2.5 milyar ton kaya ve toprak 400 bin ton siyanürle muamele edilip işlenerek, 1 ton kayadan yarım ton su kullanılarak 1 gram altın çıkartılacak. Eğer maliyeti kurtarırsa bazı maden işletmeleri 1 ton kayadan 0.4 gram altına da razı durumda. Yani Kaz Dağları'nın 400 bin ton siyanürle yıkanması sonucu açığa çıkacak arsenik ve ağır metal kirliliğinin sebep olacağı 'doğa zehirlenmesi' ve 'ölümünün' boyutlarını önümüzdeki on yıllarda tecrübe edecek bol vaktimiz olacak.
Devletimiz ise küresel maden şirketleri ve yerel büyük sanayi ortaklığının 'hayati altın ve gümüş ihtiyacı' için madencilik faaliyetlerini rahatlatmak amacıyla gerekli düzenlemeleri tıkır tıkır çıkartıyordu.
Mesela yasadaki 'zeytinlik saha' tanımını '25 dekarın altındaki zeytinlik alan' diye değiştirince Türkiye'deki zeytinliklerin yüzde 80'i 25 dekarın altında yamaç arazilerde yetiştiğinden, zeytinlikler, madencilikten HES inşaatlarına turizm tesisinden konut yapımına açılıveriyordu. Milli park, meralar, tarım arazileri, yaban hayatı koruma alanları, acil madencilik ya da yapılaşma için 'kadastro' çalışması yapılarak 'ormanlık alanlarda ağaç kesimi' başlatılıyordu.
Siyanürlü altın/ gümüş faaliyet haritası karşımıza bir Anadolu haritası olarak çıkıyor ve Kaz Dağları'ndan Erzincan'a, İzmir Efemçukuru'ndan Gümüşhane'ye, Ağrı Dağı eteklerindeki Söğütalan köyünden Uşak Eşme'ye, Avrupa Parlamentosu'nun Mayıs 2010 kararıyla 'madencilik faaliyetlerinde siyanürün yasaklanması gerekliliğine' dair kararına inat siyanürlü madencilik yatırımları canla başla 'korunuyordu'.
Kaz Dağları'nın eteklerine kurulan altın işletmecileri, DSİ'den siyanürlü liç havuzları kurmak için Çanakkale'ye içme suyu ve tarımsal su sağlayan su kaynaklarının üzerine baraj yapılmasını talep ediyorlardı. 400 bin kişinin su ihtiyacını ve su kaynaklarının 'temizliğini' tehdit eden bu ürkütücü talep ancak 'sömürge ülkelerde' böylesi açıklıkla dillendirilebilirdi.
Zaten maden şirketleri 2013'de faaliyete geçer geçmez medyamızdan fışkıracak 'uzman kişi, bilirkişi' formatında sunulacak haberlerle 'siyanürün aslında nasıl bir doğa dostu' olduğunu da doya doya öğrenecektik...

Arşiv